Perşembe, Eylül 30, 2021

Benim Okulum Bulutta, peki ya seninki?

Merhaba:

"Benim Okulum Bulutta" sitesi üzerinden eğitim gönüllülerine yardım etmeye çalışıyordum birkaç gönüllü ilköğretim Öğretmeni hariç kullanan olmadı. Sistem tek kullanıcı bilgisiyle bütün uygulama ve kaynaklara erişilebilen  Öğrenme Yönetim Sistemi (ÖYS ya da LMS) ile eşzamanlı/istek üzerine video ders paylaşımına olanak veren (MS365-MS-Teams) birbirine entegre yapıdan oluşmaktadır. 

https://benimokulumbulutta.online



Bu yapının ilk halini üniversitedeki (2016) "Temel Bilgisayar Okuryazarlığı" dersleri ile TIP Fakültesinin bazı derslerinde Skype For Business (Microsoft daha sonra MS-Teams ile değiştirdi) ve Moodle kullanımıyla 2020 yılına kadar kullanmıştık. 2020 bahar aylarından itibaren ise Skype For Business yerine MS-Teams'i kullanarak devam etmiştik. 

Bu entegre yapı Eşzamanlı-Eşzamanlı olmayan ve Harmanlanmış öğrenme etkinliklerinin planlanması, uygulanması, değerlendirilmesi sırasında büyük kolaylıklar sağlamaktaydı fakat ben bir türlü yaygın kullanımını başaramadım. Sorun galiba bu yapıyı ücretsiz olarak desteklememden kaynaklanıyordu (muş) (kendi aramızdaki konuşmalarda vardığımız sonuç). 

Bu çabanın ne kadar işe yaradığı konusunda içeride tam destek bulamayınca yurtdışında durum nedir diye baktığımda çok ilginç sonuçlarla karşılaştım. İlk örnek;



Bu sitedeki arkadaşlar bu işi çok güzel özetlemişler (Moodle ve MS-Teams birlikte);


Aslında bu fikir Microsoft tarafından da desteklenen bir fikir Microsoft diyor ki “Your LMS and Teams: better together for distance learning” 



Sonuçta bu bütünleşik yapı eğitim/öğretim etkinliklerinde çok güçlü bir platform oluşturmaktadır. Bu yapıyı kullanmak istediğimizde ne kadar bir ücret ödememiz gerektiği sorunun cevabına baktığımda;


Fena değilmiş öğrenci başına “8 $/yıl” demek ki orta boy bir üniversite bu yapıyı kullanmak istese hesap basit;

8 * 16.000 = 128.000 $ /yıl ödemek zorunda kalacak 😊

Acaba benzeri başka ticari uygulaması var mı? diye araştırmaya devam ettiğimde, LMS365 diye başka bir örneğe ulaştım;

https://www.elearningforce.com/

Bu uygulamada MS-SharePoint ve MS-Teams üzerinden gerçekleştirilmiş Öğrenme Yönetim Sistemi-Video ortamı bütünleştirilmesi. Bu yapıyı kullanmak istersek ne kadar ücret öderiz diye baktığımda;




Bu sefer 10$/yıl kişi başı bir ücret görünüyor. 

Microsoft çözümlerine alternatif olarak baktığımızda Zoom ve herhangi bir Öğrenme Yönetim Sistemi kullanılarak hazırlanan örneklere de rastlamak mümkün olabiliyor. Örneğin;


Bu firma ücret konusunda pazarlığa açığız demiş;


Sonuç olarak, amme hizmeti olarak sunmaya çalıştığım hizmetin karşılığı buralarda para etmezken yurtdışında kıymete binmiş sanırım. 😊

Unutmadan, bu entegre sistemi Windows Uygulaması oluşturup Windows Store’da da paylaşmıştım. Windows Store’da “myozden” olarak arama yapıldığında verdiğim derslerde öğrenciler için oluşturduğum Mobil uygulama örnekleri arasında görünüyor;




Saygılarımla,

30/09/2021
Prof. Dr. M. Yaşar Özden
















 


Salı, Mart 09, 2021

Harmanlanmış Öğrenme Ortamları - Öğrenme Analitiği

Merhaba:

Öğrenme Analitiği konusu bu aralar çok ilgi çekmeye başladı. Öğrencilerin elektronik ortamlarda oluşturduğu verileri (geçirdiği süre, iletişim sırasında oluşturduğu içerik vb.) izleyerek bu verilerin öğenci başarısıyla bir ilişkisi var mı? sorusuna cevap bulabilmek amacıyla, Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde 2001/2002 Öğretim yılında "CSIT444-Online Web Design" dersinde kendi oluşturduğum "Öğrenme Yönetim Sistemi" üzerinden topladığım verileri Orta Doğu Üniversitesi'nde yapılan bir toplantıda sunmuştum.

Öğretim Yönetim Sitesinin çalıştığı "GUIDE" 

Kaynak: Özden M.Y. (2002), Bilişim Teknolojileri Işığında Eğitim Konferansı ve Sergisi (BTIE 2002), 20-22 Mayıs 2002, ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi, Bildiriler Kitabı, s. 44-50.

Öğrenci başına dönem boyuca ortalma siteyi kullanma süresi 11.1 saat olarak hesaplamıştım (öğrenci siteye giriş yaptıktan sonra gördüğü her sayfada geçirdiği zamanın toplam süresi).



Dönem sonu proje sunumlarından sonra öğrencilerin notlarına bakınca,  

Grup ve kişisel olarak chat/forum/e-mail verileri ile dönem harf notları.

harcanan sürelerle oluşan notlar arasında anlamlı bir ilişki bulamamıştım :-).

Umarım günümüz öğrencileri için durum farklıdır, bu çalışmanın yapıldığı tarihten bu yana neredeyse 20 yıl geçmiş. Bu "Öğrenme Yönetim sitemi" hala aktif fakat rektefiye gerektiriyor :-) 

Makale bağlantısı aşağıda;


http://guide.ceit.metu.edu.tr/documents/Ogretici_Tabanli_Ogrenmeden_Internet_Tabanli_btie_2002.htm

Saygılarımla,


Perşembe, Şubat 25, 2021

Sorun Uzaktan Eğitim mi? Vurun abalıya.

Merhaba:

Geçenlerde Facebook’ta Sayın Salih tarafından yapılan bir paylaşımda “..Araştırmaya dolayısıyla da veriye dayalı eğitim politikaları oluşturulmak eğitime önemli bir ivme katacağı gibi sistemi ileriye götürecek anlamlı bir eğitim vizyonu ortaya koymanın da ihmal edilemez adımıdır..” Kaynak: Zamanı Gelmedi mi? - Salih Sarpten" denilmişti. Yazının içeriğinde ise 2 farklı kaynaktan yapılan araştırma sonuçları paylaşılıyordu. Fikre katılmama rağmen araştırma sonuçlarına baktığımda konuyu aynı şekilde değerlendirmediğimizi görünce bu paylaşıma yorum olarak aşağıdaki cümleleri yazdım;

Sayın Sarpten, yazınızı ilgiyle okudum veriye dayalı karar alma fikrine katılmakla birlikte hangi veriyi kullanacağız kısmında bazı çekincelerim var. Örneğin, "19 Mayıs Türk Maarif Koleji’nin öğrencilerine yönelik olarak gerçekleştirdiği “Çevrimiçi Eğitim Değerlendirme Anketi” nin sonuçlarına baktığımda (492 katılarak görüş bildirmiş) katılımcılar demişler ki;

%73,6’sı günün en az 5 saatini ekran karşısında geçiriyor.
%84,4’ü uzaktan eğitimi etkili bir öğrenme modeli olarak görmüyor.
%93,5’i uzaktan eğitim sayesinden dersleri daha hızlı bir şekilde öğrendiğini düşünmüyor.
%88,6’sı uzaktan eğitim öğrenmeyi kolaylaştırmıyor.
%78,7’si uzaktan eğitime devam etmek istemiyor.
%87’si uzaktan eğitimi yüz yüze eğitimle eş değer olarak görmüyor.

Bu sonuçlara bakınca uzaktan eğitimi ağzımıza bile almamamız gerekir   Fakat Yükseköğretim Kurulu’nun üniversite öğrencilerine yönelik gerçekleştirdiği "Çevrim içi eğitim süreciyle ilgili değerlendirme, iletişim ve paylaşım gibi konularda farkındalık” anketine (Kaynak: YÜKSEKÖĞRETİME İLİŞKİN “EN YÜKSEK KATILIMLI” ANKETİN SONUÇLARI AÇIKLANDI) 207 üniversiteden 1 milyon 255 bin öğrenci ile 27 bin 820 öğretim elemanı gönüllü olarak katılmıştı. Bu ankete göre;

- Öğrencilerin bahar dönemindeki eğitim tercihi
Öğrencilerin yüzde 27'si bahar dönemindeki eğitim sürecinin "yüz yüze" olmasını isterken, yüzde 47'si "çevrim içi" olmasını ve yüzde 26'sı ise karma bir şekilde yapılmasını tercih etti. Ankete katılan öğrencilerin yüzde 46'sı Kovid-19 dönemi sonrasında eğitim sürecinin sınıf içinde yüz yüze olmasını, yüzde 29'u tamamen çevrim içi olmasını ve yüzde 25'i ise karma olmasını istedi.

Öğrencilerin sadece %27'si önümüzdeki dönem için yüz yüze eğitim istemişler.   %47’si ise tercihlerini uzaktan eğitimden yana kullanmışlar. 

- Öğretim elemanlarının çevrim içi eğitime dair görüşlerine bakınca;

Öğretim elemanlarının yüzde 69'u derslere hazırlık çalışmalarına daha fazla zaman harcadığını belirtirken, yüzde 43'ü öğrencilerin hem derse katılımlarının hem de başarı durumlarının azaldığını ifade etti.

Öğretim elemanlarının yüzde 61'i çevrim içi eğitim sürecinin ders verme dışındaki akademik faaliyetlere etkisinde bir değişiklik olmadığını veya olumlu yönde etkilediğini ve yüzde 64'ü eğitimleri verimli yürütebilmek için ciddi bir güçlük yaşamadığını belirtti.

Öğretim elemanlarının yüzde 74'ü yeni teknolojik ve pedagojik beceriler edindiğini belirttiği ankette yüzde 61'i bahar döneminde eğitimlerin çevrim içi, yüzde 26'sı karma ve yüzde 13'ü yüz yüze olmasını istedi.

Öğretim elemanlarının yüzde 44'ü salgın dönemi sonrasında eğitimlerin yüz yüze, yüzde 56'sı ise derslerin çevrim içi veya çevrim içi destekli olmasını tercih etti

Bana YÖK anketi için üniversite seviyesi diyebilirsiniz fakat bu durumda sizin paylaştığınız TMK ise sadece bir okul yani bir sadece "Durum/Case " diye sorgulanabilir.  Dolaysısıyla, veri kullanımı sırasında da dikkatli olmakta fayda var. Yurt dışında yapılan çalışmalarda da TMK'yı destekleyen türde çalışmalar olsa da çoğunluk değil. Aslında, bu okulda niçin sonuçlar zamanın ruhuna aykırı çıkıyor diye bakılabilir. 

Buraya kadar veriye dayalı eğitim politikaları konusunda görüşlerimi bildirdikten sonra, sorunun asıl kaynağı nedir? Sorusunun cevabı için görüşlerimi şu şekilde paylaşıma devam ettim.
 
Son günlerde, sözüm meclisten dışarı bir kısım “Teknoloji düşmanı ya da yetersiz teknolojik bilgisi olanlar” vurun abalıya misali “ağızlarını açtıklarında” uzaktan eğitim şöyle kötü, böyle kötü diye yorum yapıyorlar. Öğrencilerin istemediği söylenen uzaktan eğitim uygulamaları sorgulandığında öğretmenlerin yüz yüze eğitimde sınıf ortamında kullandıkları sunum programı (PowerPoint) saydamları üzerinden kendileri söyleyip kendileri dinledikleri örneklere varıyoruz. Kişisel görüşüme göre, eğitim sisteminin en büyük sorunlarından birisi olan bu sunumlar yüz yüze öğretim ortamlarından aynen buraya taşınmış durumda. Bu sunum programları yardımıyla işlenen derslerdeki öğrenci ilgi ve motivasyonları ne ise durum burada da aynen devam etmektedir. Bir farkla, daha önce yüz yüze eğitim sırasında kapalı kapılar ardında kimsenin görmediği, denetlemediği/denetleyemediği muhteşem uygulamalar uzaktan eğitimin kullanımıyla birlikte yaşamımızın bir parçası oldular. Artık, eğitim/öğretim ortamlarında söz uçmuyor ders kayıtları sayesinde tekrar tekrar izlenebiliyor, canlı dersler sadece okulun kapalı sınıflarında gizli saklı kalmıyor neticede eğitim ve öğretim ortamları için artık “Kral Çıplak”. Bu noktada yapılması gereken vurun abalıya demek yerine bunun nedeni ne? diye düşünmek faydalı olabilir. Eğer COVID-19 felaketi yaşanmasıydı daha uzun yıllar bu sorunları görme şansımız olmayacaktı. Atalarımızın dediği gibi “bir musibet bin nasihatten iyidir”. 

Sonuç olarak, aynı çözüm kümesini kullanarak farklı çözümler beklemek akıllı insanların işi olmamalı. Kök sorun daha derinlerde uzaktan eğitim kötülenerek yüz yüze eğitimin sorunlarının üstü kapatılamaz. 

COVID-19'dan sonra artık endüstri devrimi eğitim yöntemleriyle var olmak mümkün olmayacak. Durumu anlamayanlara geçmiş olsun önümüzdeki dönemin "Digital Slaves" kategorisinde yerlerini ALACAKLAR. Bu işin şakası yok. Bir an önce ayağımızın altından çekilen halının farkına varıp gereğini yapmalıyız. Bütün eğitim/öğretim alanlarında TEKNOLOJİK FORMASYON’A (Kaynak:  Technological Formation Scale for Teachers (TFS): Development and Validation) sahip bireylerin yetiştirilmesi için el ele vermeliyiz.

Saygılarımla,





Cumartesi, Şubat 20, 2021

Akademik Atıflar? Google Scholar açık profil verileri Türk'ün Türk'e propagandası? 2021'de de değişen birşey yok, KKTC verileri


Merhaba:

Son bir kaç gündür facebookta paylaşılan ve Google Scholar açık profil verileri kullanılarak hazırlanan "Türkiye'de en çok atıf alan ve H index’i en yüksek 6.000 akademisyen" isimli çalışmayı okumak istiyorsanız bu bağlantıya TIKLAYINIZ!

Aşağıdaki tabloyu KKTC'de yer alan ve bu listeye girenlerin bir kısmını göstermektedir. H-Indeks değerleri ve Atıf sayılarına göre sıralama yapınca farklı sonuçlar çıkması normal görünüyor sunulan verilerden. 

WEBOMETRICS-Türkiye'de en çok atıf alan ve H index’i en yüksek 6.000 akademisyen (2021)

KKTC'de yer alan üniversitelerde görev yapan 116 öğretim elemanı bu listede yer alırken bunların kurumlara göre dağılımına bakacak olursak; 

                Kurum                                         Araştırmacı
Eastern Mediterranean University 40
Near East University                 40
Cyprus International University 13
Lefke Avrupa Üniversitesi           9
Girne Üniversitesi                           7
Final International University           3
Girne American University           3
Kıbrıs İlim Üniversitesi                   1
                           Toplam:      116

Grafik olarakta aşağıdaki gibi görünüyor.



12 Şubat 2016 tarihinde yazıp paylaştığım yazıdaki soru/sorun halen bu verilerde de devam etmektedir. Google Scholar açık profilleri listesinde yer alan bu araştırmacıların WEB of Science'taki performanslarına baktığımızda çok farklı sonuçlarla karşılaşıyoruz. Bu konudaki sorularıma benzer serzenişler bu listenin en üstlerinde yer alan akademisyenlerden de geliyor. Örneğin, sayın Dr. Emrah Tiras kendi kişisel twitter hesabında şunları paylaşmış;

Dr. Emrah Tiras'ın görüşleri


Sonuç olarak, ben hala "Akademik Atıflar? Google Scholar açık profil verileri Türk'ün Türk'e propagandası?" olduğunu düşünüyorum ve aynı soruyla bu yazıyı bitirmek istiyorum. 

Evet, ne yapacağız bu indekslerin hangisine inanacağız?

Saygılarımla







Cuma, Şubat 05, 2021

From Digital Natives and Digital Immigrants to Digital Slaves

For those who want to read the concepts of Digital Natives, Digital Immigrants introduced into the literature by Marc Prensky about 20 years ago, I am sharing the address of the article below;

 

When I first read this article, I reviewed my own situation and thought about which definition I fit into and finally decided that I was in the "Digital Citizen with Green Card" group. As a reason, I did not exactly fit the definition of Digital Citizens, on the other hand, I was not exactly in the Digital Immigrant group. At that time, the idea was widespread that it would be sufficient to have the devices that would provide this opportunity to become a Digital Citizen and participate in digital media. In fact, most of the researchers were trying to produce projects for this purpose, for example, MIT's projects to give a $ 100 laptop to each child were one of the most prominent, what happened to these and similar projects? Years have passed by showing that such projects, which are made for device ownership, do not yield the desired results, but have we learned? :-)

The only result of these attempts has been to increase the profitability of those who produce these devices. During the COVID-19 epidemic we encountered in March last year, there was a period in which those who had prepared their teachers and students and those who were not ready were separated because we could not understand the situation before and could not act accordingly. Interestingly, we are still in this period and it seems like it will take a long time again to come across a plan, schedule and effort about when it will end and how it will end. It seems that nothing will be the same in our lives. Especially education and training will be affected by this, it is now a necessity to adapt ourselves to a new system where traditional education / training environments are "Blended" with online environments. While those who fit into this environment are Digital Citizens, Digital Slaves are added to the Digital Immigrants group after COVID-19. 

The ability to own and use digital tools and equipment alone does not make societies the producers of these environments anymore. The main problem is that societies with individuals who have the knowledge, skills and attitudes to use these tools for production will make them "digital owners" and others "digital slaves" of this age.:-) 

Access to information is no longer a problem, so it's been a long time since I first said "Knowing is not enough, it is necessary to be able to do this, I apologize to those who know, we hired Google", In other words, we haven't made much progress. 

If we want to be the master of new ages or if we do not want to be the passengers of escaped trains, we must immediately realize the changes and transformations that can raise individuals who can not only know but can. For example, instead of methods that emphasize more applications than theory and show the problem at the end of the chapter, we should switch to new education programs in which theory is learned over problems related to life. We should aim to gain "Computational Thinking" skills for all our students by living in these environments. In Teacher Training, we should definitely gain "TECHNOLOGICAL FORMATION" in addition to the field knowledge and “PEDAGOGICAL FORMATION”.  

While doing these, we should never forget that "Transformation in education takes time", so if we can do these without patiently giving up, we can be among the "Digital Masters" of the coming years :-).

Let's not forget, let me conclude by saying that Knowledge is power and Knowledge multiplies by sharing.

Prof. Dr. M. Yaşar Özden

Perşembe, Şubat 04, 2021

Digital Natives, Digital Immigrants'tan Digital Slaves'e / Digital Vatandaş, Digital Göçmen'den Digital Kölelere

Merhaba;

Marc Prensky tarafından alanyazına sunulan Digital Natives, Digital Immigrants kavramlarının üzerinden nereyese 20 yıl geçmiş okumak isteyenler için aşağıda makalenin adresini paylaşıyorum. 



Digital Natives, Digital Immigrants By Marc Prensky

Bu makaleyi ilk okuduğumda kendi durumumu gözden geçirip hangi tanıma uyduğumu düşünüp sonunda "Yeşil Kartı olan Digital Vatandaş" grubunda olduğuma karar vermiştim. Nedeni olarak, tam olarak Digital Vatandaşların olduğu tanıma uymuyordum öte yandan ise tam olarak Digital Göçmen gurubunda da değildim. O dönemlerde Digital Vatandaş olmak için digital ortamlara katılmak için gereken şeyin bu olanağı sağlayacak cihazlara sahip olmakla gerçekleşebileceği fikri yaygındı. Hatta bu amaçla projeler oluşturulma peşindeydi araştırmacıların çoğu, örneğin MIT'nin  her çocuğa 100 dolarlık dizüstü bilgisayar verme projeleri bunların en çok ses getirenlerinden birisi olmuştu, sahi ne oldu o ve benzeri projelere. Yıllar, sadece cihaz sahiplenme yönünde yapılan bu tür projlerin istenen sonuçları vermediğini göstermekle geçti ama biz ders aldık mı? :-)

Bu girişimlerin tek bir sonucu oldu bu cihazları üretenlerin karlılıklarını artırmak. Durumu doğru anlaymadığımız ve ona göre önlemler alamadığımız için geçen mart ayında yüzleştiğimiz COVID-19 pandemisi geçen yılları doğru değerlendirip Öğretmen Eğitimini ve Öğrencisini hazırlayanlarla buna hazır olmayanların kesin bir şekilde ayrıştığı bir dönemi yaşamamıza neden oldu. İşin ilginci hala bu dönemin içindeyiz ve ne zaman biteceği ve nasıl biteceği konusunda bir plan, program ve çabaya rastlamak için gene uzun zaman alacak gibi. Görünen bir gerçek var ki hayatımızda hiç birşey eskisi gibi olmayacak. Özellikle eğitim ve öğretim bundan çok etkilenecek, artık kendimizi geleneksel eğitim/öğretim ortamlarının çevrimiçi ortamlarla "Harmanlandığı" yeni bir sisteme uyumlu hale getirmek bir zorunluluk. Bu ortama uyanlar Digital Vatandaşlar olurken, uymaya çalışan Digital Göçmenler gurubunun yanına COVID-19'dan sonra birde Digital Köleler eklendi. 

Digital araç ve gereçlere sahip olup onları sadece kullanabilme yetisi artık toplumları bu ortamların üreticisi yapmıyor, asıl ve kök sorun bu araçları üretim amaçlı olarak kullanabilme bilgi, beceri ve tutumlarıyla yetiştirilmiş bireyleri olan toplumları bu çağın Digital Efendileri yaparken diğerlerini Digital Köleler olarak yaşamaya mahkum edecektir demek çok iddialı bir söylem olmayacaktır :-) 

Artık, bilgiye (enformasyon aslında) erişim sorun olmaktan çıktı, dolayısıyla "Bilmek yetmez, yapabilmek gerekir, bilenler kusura bakmasın Google'ı işe aldık" cümlesini ilk kurduğumdan bu yana çok zaman geçti fakat bir arpa boyu yol alamadık. 

Yeni çağların efendisi, kaçan trenlerin yolcusu olmak istemiyorsak, bilen değil, yapabilen bireyleri yetiştirebilecek değişim ve dönüşümleri bir an önce hiç beklemeden hayata geçirmeliyiz. Örneğin, teoriden fazla uygulamayı öne alan, problemi okunan bölümün sonunda gösteren yöntemlerden, hayatla ilgili problemlerin üzerinden teorinin öğrenildiği yeni öğretim programlarına geçmeliyiz. Bütün öğrencilerimize "Bilgisayarca Düşünme" becerilerini bu ortamlarda yaparak yaşarak kazandırmaya yönelmeliyiz. Öğretmen Eğitimlerinde alan bilgisi, Pedagojik Formasyon yanında mutlaka "TEKNOLOJİK FORMASYON" kazandırmalıyız.  

Bunları yaparken hiç aklımızdan çıkarmamalıyız ki "Eğitimde dönüşüm zaman ister", dolayısıyla, sabırla vazgeçmeden bunları yapabilirsek önümüzdeki yılların "Digital Efendileri" :-) arasında yer alabiliriz. Unutmayalım, Bilgi güçtür (knowledge is power) ve Bilgi paylaştıkça çoğalır diyerek bitireyim.

Prof. Dr. M. Yaşar Özden