Perşembe, Aralık 18, 2014

Çıplak ayaklı adamlar...

Merhaba:
Yalınayakların hikayesini  izledikten sonra aklımda kalan şu cümleyi paylaşmak istedim; 

"First they ignore you, then they laugh at you, then they fight you, and then you win." Mahatma Gandhi.


Türkçe meali, "önce seni görmezden gelirler, sonra sana gülerler, sonra seninle savaşırlar, ve en sonunda sen kazanırsın"  bu videoyu İzlemenizi bende öneririm. (daha önce önerenler olmuştu, yukarıdaki söz videonun  en son cümlesindenden). Umutsuzluğa kapılanlar için.... :-) 
 

TED Talks videosu için Tıklayınız

Eğitim konusundaki iyi işlerin etkisi bugünden yarına görmek bugünkü teknolojiyle ne yazık ki mümkün değil (gelecekteki teknolojiler konusunda ileride bir yazı yazacağım) bu bir süreç, ve bu süreç sırasında yerleşik paradigmanın askerlerinin görevleri yukarıdaki gibi fakat yeni paradigma doğruysa sonuç Mahatma Gandhi'nin söylediği gibi oluyor. Bizim eğitim sistemimiz her türlü uyarıyı yapıyor bu uyarılar ulusal, uluslararası kuruluşlar ve akademisyenler tarafından seslendiriliyor fakat sonuç? 

"Aynı çözüm kümesini kullanarak farklı sonuçlar beklemek aptalların işidir" A. Einstein. 

Dolayısıyla, bu videoda olduğu gibi şimdiye kadar denediklerimizle değil, yeni şeyler düşünüp hayata geçirerek başarılı olabiliriz. Milli Eğitim şuralarında ders saatinin sayısıyla uğraşacağımıza var olan süre her kaç saatse içini nasıl dolduracağız, nasıl niteliği/kaliteyi artıracağız, nasıl herkese eşit şartlarda sunabileceğiz diye zaman harcasak kelin merhemi örneği bakarsınız saçımız çıkar. Fakat biz kelliği sevdiğimiz için bir türlü merhem konusuna eğilemiyoruz.


Saygılarımla,
M. Yaşar Özden


Salı, Aralık 16, 2014

Bizim Çocuklar Zaten Biliyor mu?

Merhaba
Bu başlığı seçmemin nedeni bizim ülkemizdeki şehir efsanelerinden biri olması. Ben buna "Bizim çocuklar zaten biliyor sendromu" diyorum. Aslında bunun nedeni, yetersiz bilgi sahibi kişilerin kendi uzmanlık alanlarının dışında yapmış oldukları gözlemlerden yola çıkarak az bilgiyle çok şey söyleme ihtiyaçlarının bir sonucu olarak değerlendiriyorum. Alan yazında bu olgu konusunda yapılmış araştırmalar yeterince bilgisi olmayan kişilerin ilgili konularda daha fazla bilgisi olanlara nazaran daha özgüvenli oldukları kariyer başmaklarını bilgili kişilerden daha hızlı çıkarak yetkili pozisyonlara geldiklerini göstermektedir. Bu konuyla ilgili olarak daha fazla bilgi için parantez içindeki bağlantıya bakılabilir (Dunning-Kruger etkisi). Kısaca, bir alıntı yapacak olursak. "... Dunning–Kruger etkisi ya da Dunning–Kruger sendromu, Cornell Üniversitesinin iki psikoloğu Justin Kruger ve David Dunning’in tanımladığı bir algılamada yanlılık eğilimidir. Bu varsayımda iki bilim adamı, Türkçe ‘de "cahil cesareti" ile benzer "Yetkin olmayan insanlar, vardıkları yanlış sonuçlar ve talihsiz seçimlerin yanlışlığını anlayabilecek kapasiteye sahip değillerdir." görüşünü savunmaktadır..... ". Bizdeki "Bizim çocuklar zaten biliyor sendromu" da bu tür yetkililerin uzak görüşlerinin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bizim çocukların ne kadar bildikleri konusunda epeyce yazı yazdım, kaynak paylaştım bu nedenle o konulara girmeyeceğim. 

Aslında, sorun bizim çocuklarda değil bu çocuklar adına karar verenlerde. Bu düşüncenin doğruluğuna yürekten inandığım için olanak sağlanırsa "Diğerleri yapıyorsa bizim çocuklarda yapabilir" önermesini doğrulamak amacıyla, Bahçeşehir Üniversitesi'nde görev yaptığım dönemde bu konulardaki vizyonu tartışma götürmeyecek olan Bahçeşehir-Uğur Eğitim kurumları kurucusu sayın Enver Yücel'in destekleriyle okulöncesinden başlayarak Temel Eğitim'in bütün basamaklarını kapsayacak öğrencilere Algoritmik - Bilgisayarca düşünme becerilerini kazandırmaya yönelik bir çalışma başlatıldı. Okullar tarafında sayın Burak Gençay ile üniversite tarafında "Okulda Üniversite" modeli çerçevesinde sayın Şirin Karadeniz başta olmak üzere Eğitim Fakültesi'ndeki öğretim üyeleri projeye destek verdiler. Bu konudaki gelişmeleri kendi güncemden paylaşmaya başladım; İlk yazdığım yazıda 


"...8-9 Kasım 2013 tarihlerinde Bahçeşehir Üniversitesi, Galata Kampüsünde Bahçeşehir Kolejlerinde görev yapmakta olan 20 öğretmenin katılımıyla Kanadalı Toon Boom firması tarafından üretilen Flip Boom Cartoon uygulamasının öğretim programı içerisinde nasıl kullanılacağı (meşhur Teknoloji Entegrasyonu) konusunda iki günlük bir eğitim çalışması düzenlendi. Çalışma sonucunda katılımcı öğretmenler ilgili aracı kullanarak izledikleri müfredata uygun örnekler geliştirdiler ve birbirleriyle paylaştılar...."

Aslında, bu eğitimlerden önce aynı firmanın daha üst düzey iki ürünü konusunda eğiticileri yetiştirmek amacıyla 15 gün süreyle bir etkinlik düzenlenmişti. Bu eğitimlerin pekiştirilmesi için 2 ay sonra 10 günlük bir eğitim daha düzenlenip bunda başarılı olanlara firma tarafından onaylanmış sertifikalar başarılı olan kişilere verildi. Bunun amacı ileriki yaşlar için eğitimler başladığında sertifikalı bu kişiler aracılığıyla öğretmen eğitimlerinin yapılması ve gerekli destek gurubunun oluşturulmasıydı. Eğitimlere ek olarak, kullanılacak araç ve ortam için gerekli olan 3M (müfredat, metot ve materyal) 

Öğretmenler okul çevresinde programları kullanmaya başlayınca çok ilginç teknoloji kaynaştırma projelerini hayata geçirme şansını yakalamaya başladık;


"..merhaba:
10 Kasım 2013'te "Temel Eğitim 1 ve 5. Sınıf Öğrencileri Kendi Animasyonlarını Üretecekler" diye bir yazı yazmıştım. Bu amaca ulaşmak için Öğretmenlerimize Toon Boom firması tarafından üretilen Flip Boom yazılımı eğitimi aldırmıştık. Bu dönem içerisinde Teknoloji Entegrasyonu nasıl yapılabilir sorunun cevabı olarak oluşturduğumuz WEB sitesi üzerinden "BAKÖğreN (Beş Adımda Kazanım Öğrenme Nesnesi) Tabanlı Harmanlanmış Öğrenme Ortamı Modelini kullanarak Bahçeşehir Koleji 5. Sınıf öğrencilerimizin katılımıyla Erozyon konusunda bir ders oluşturduk; (Burak Gençay, Erdem Çıplak ve Yankı Çelik'e çok teşekkürler). Öğrenciler siteye kendi kullanıcı bilgileriyle girdiklerinde her bir kazanım için oluşturulan ders örneğine ulaşabiliyorlar... "

Öğretmenlerin yanında öğrencilerimizde boş durmadılar


".. DISTCO (Digital Story Telling Organization) tarafından 2008 yılından itibaren K12 okullarında görev yapan öğretmen ve öğrenciler için Dijital Hikaye Anlatma konusunda düzenlenen yarışmanın bu yılki katılımcıları arasında Bahçeşehir Kolejlerinin 3 okulundan öğrencilerimiz de vardılar.... "


Bu çalışmaların sonuçları kısa sürede ortaya çıkmaya başladı ve nihayet ülke basınında da bu konuya ilgi oluşmaya başladı !




Sonuç olarak, eğer yeterince destek olunabilirse ve uygun insan gücünün desteğiyle 3M düzgün olarak kurgulanabilirse "Diğerleri yapıyorsa bizim çocuklarda yapabilir" tezini büyük ölçüde hayata geçirmiş olduk. Bu sadece bir başlangıç çocuklarımıza çağın becerileri arasında sayılan "Algoritmik - Bilgisayarca (Computational) düşünme becerilerini kazandırıp yarının bilişim tüketicileri olmaları yerine yarının üretici bireylerini yetiştirmek için bu çabaların ara verilmeden devam ettirilmesi gerekmektedir. bu konudaki çabaları sürdürmek için gerçekleştirilen örnek ortama 

"Kodlama Saati" sitesinden erişilebilmektedir. 


Saygılarımla



M. Yaşar Özden


















Pazar, Aralık 07, 2014

Bilgisayar Eğitimi Neden Olmalıdır (2)?

Merhaba:

Bir önceki paylaştığım yazıda sayın Selçuk Şirin'in Hürriyet gazetesine yazdığı "Çocuklarımız Bilgisayar Kullanmayı Bilmiyor" başlıklı yazısından sonra sayın  Arif Altun hocamızda Facebook sayfasında duyurusunu yaptığı 2014 yılında yayınlanan araştırmalarında;

  • Özmen, B. & Altun, A. (2014). Undergraduate students' experiences in programming: Difficulties and obstacles. Turkish Online Journal of Qualitative Inquiry, 5(3), 9-27. http://www.tojqi.net/arti…/TOJQI_5_3/TOJQI_5_3_Article_1.pdf


  • Özdinç, F. ve Altun, A. (2014). Bilişim teknolojileri öğretmeni adaylarının programlama sürecini etkileyen faktörler. İlköğretim Online, 13(4), 1531-1541. http://ilkogretim-online.org.tr/vol13say4/v13s4m24.pdf


Her iki yayın Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümlerinde okuyan ve İnternet Tabanlı Programlama dersine devam eden öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Her iki çalışmada nitel araştırma desenleri kullanıldığı için her ne kadar genelleme yapmaya elverişli olmasa da bulgular algoritmik düşünce becerilerinin ne kadar önemli olduğunu vurgulaması açısından çok önem taşımaktadır. Bu iki yayında da atıf yapılan bir başka 2014 yılı yayında ise;

  • Akpınar, Y., & Altun, A. (2014). Bilgi toplumu okullarında programlama eğitimi gereksinimi. İlköğretim Online (13)1, 1-4.

Çağımız okullarında programlama eğitimi gereksiniminin önemine vurgu yaparak bu konuyu tartışmışlardır. İlgili makalenin giriş kısmında Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümlerinin kuruluşundan da bahsedilerek kısa bir bilgi verilmiştir. Bu bölümlerin kurulmasında ve kurulan bölümün ilk kurucu bölüm başkanı olarak bende daha önce bir yazı paylaşmıştım "Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi BölümlerininBaşlangıcı?" kuruluş amacının netleşmesi amacıyla okumanızı öneririm.

Yazıya dönecek olursam, Yukarıda verdiğim kaynaklardan birkaç cümle alıntı yapacağım ve yorumu sizlere bırakacağım..

...In this study, where undergraduate students' views on the causes of failure in programming courses and the problems they had encountered in programming were examined. In this regard, it has been observed that students’ difficulties were mainly related to programming knowledge, programming skills, understanding semantics of the program and debugging; in addition, programming knowledge came to  the front among others. Difficulties related to programming knowledge can be listed in the following
order; syntax, knowing the concepts or principles related to the programming language, remembering the functions and its parameters, defining variable and choosing the decision structures and loops that will be used in program.....

......Students whose previous programming experience are higher (advanced programmers) highlighted that programming performance is dependent on preparing an algorithm. Similarly, Bednarik and Tukiainen (2004) stated that while advanced programmers build hypotheses before writing a program, novice programmers start with writing the program directly. Preparing algorithm become prominent as the primarily issue for especially novice programmers who begin learning a new programming language (Eryılmaz, 2003)......


..... İleri düzey katılımcılar program yazmaya başlamadan önce diğer gruplara göre daha uzun süre zihinlerinde tasarlama süreci geçirdiğini belirtmektedir. Benzer şekilde, Bednarik ve Tukiainen (2006), program yazma sürecini göz izleme ile inceledikleri çalışmalarında deneyimli katılımcıların önce hipotezler kurduğunu belirtirken, acemi kullanıcıların doğrudan kod yazma sürecine geçtikleri sonucuna ulaşmıştır....


.... Bu araştırmada deneyimli katılımcıların bilgi düzeyinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Döngüyü okuma süreçlerinde ileri düzey katılımcılar döngüyü adım adım döndürmekte, düşük düzey katılımcılar ise yüzeysel olarak incelemektedir. Benzer biçimde, Crosby ve Stelovsky (1990), deneyimin algoritma okumada etkisini araştırdıkları çalışmalarında deneyimin, okuma stratejilerini etkilediğini ve daha deneyimli kişilerin önemli bölgelerde daha fazla zaman geçirdiğini belirtmektedir......


..... Programlama dili öğrenme oldukça uzun bir zaman gerektiren zor bir süreçtir. Özellikle lisans düzeyindeki programlama dersleri çoğunlukla üst düzey düşünme becerileri gerektirdiği için genellikle giriş seviyesinde programlama bilgisine sahip öğrenciler tarafından oldukça zor olarak algılanmaktadır (Tan, Ting ve Ling, 2009; Gültekin, 2006)....

...... Ayrıca, programlama deneyimi yüksek olan öğrenciler, programlama başarısının algoritma oluşturmaya bağlı olduğunu vurgulamışlardır. Algoritma oluşturma, özellikle bir programlama dilini yeni öğrenmeye başlayan öğrencilerin en başta öğrenmesi gereken konu olarak öne çıkmaktadır (İmal ve Eser, 2009; Eryılmaz, 2003). Ancak öğrenciler, algoritma oluşturmayı vakit alıcı ve zor bir süreç olarak algıladıkları için (Futschek ve Moschitz, 2010) programlama derslerinde algoritmik düşünmeyi geliştirme en büyük problemlerden biri olarak görülmektedir (Ziatdinov ve Musa, 2012).......

....Sonuç olarak, öğrencilerin programlama sürecinde yaşadıkları güçlükleri ve karşılaştıkları engelleri en aza indirebilmek için özellikle yükseköğretim kurumlarında uygun programlama eğitimi verilmesi gerekmektedir (Fessakis, Gouli ve Mavroudi, 2013). Mevcut müfredatın programlama derslerinin saatlerinin artırılması ve bu derslerin kapsamının genişletilmesi suretiyle yeniden düzenlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Ayrıca, programlama eğitimine daha fazla önem verilmelidir (Akpınar & Alt un, 2014); bu kapsamda, programlama eğitimi söz konusu sorunlar ve mevcut durum dikkate alınarak yapılmalıdır.......

Yukarıda alıntılar yaptığım yayınlardan benim anladığım ALGORİTMİK DÜŞÜNME BECERİLERİNİN programlama için çok önemli olduğudur. Sonuç olarak şeklinde başlayan paragrafta PROGRAMLAMA EĞİTİMİ konusunda yazılanlara katılıyorum. Ancak, ben bu işin YÜKSEKÖĞRETİM'e bırakılmasının çok geç olacağını ÇAĞDAŞ NESİLLERİN okulöncesinden başlayarak ALGORİTMİK, BİLGİSAYARCA (COMPUTATIONAL) DÜŞÜNME BECERİLERİYLE donanacak şekilde bir Temel Eğitim almalarının doğru olacağını düşünüyorum. Bunun gerçekleşmesi için de "Bilgisayar Eğitimi’nin müfredatı, yöntemleri, ve materyalleri göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılacak "Bilgisayar Eğitimi" bölümlerinden mezun olacak öğretmenler aracılığıyla verilmesinin doğru olacağı görüşümü tekrarlıyorum.

Özetle söylemek gerekirse, hem uluslararası sınavlar hem de akademik çalışmalar çağdaş bireylerde algoritmik, bilgisayarca düşünme becerilerinin olması gerektiğini ve bunun ne kadar erken olursa o kadar iyi olacağını doğrular yöndedir. Koskoca, 19. Milli Eğitim Şurası'nda bu çerçevede bir karar alınmamış olması ve konunun tartışılmamış olması beni çok umutlandırıyor :-)

"İlgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz" diye bir deyiş hatırlıyorum yukarıda verdiğim kaynaklar bilgililerin ilgili olduğunu gösteriyor, şimdi sorun ilgililere kalıyor. Eğer, bilgili olduklarını düşünüyorlarsa bunlar ve benzeri kaynakların gereğini yapmak İLGİLİ olarak onlara kalıyor. Yapacak olurlarsa, her zaman kendilerini kutlayıp bir katkı gerekirse memnuniyetle yapmaya hazır olduğumuzu söyleyerek bitireyim..

Saygılarımla,

M. Yaşar Özden







Salı, Aralık 02, 2014

Bilgisayar Eğitimi! Neden Olmalıdır?

Merhaba:
Dün "Bilgisayar Eğitimi" konusunda bir yazı paylaşmıştım ve çok önemli olduğuna değinmiştim. Bugün Twitter'dan mesajlarıma bakarken sayın Selçuk Şirin tarafından gelen bir mesajı;

"Yeni açıklanan uluslararası bilgisayar okuryazarlığı testinde çocuklarımız sonuncu çıktı! Nedenlerini yazdım. sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/Selcuk-s"  okuyunca doğrudan verilen bağlantıya gittim;


yazıyı okuyunca (Çocuklarımız bilgisayar kullanmayı bilmiyor!) (Bakanlık yetkilileri de bu gerçeği bilmiyor) , birden bu konuda yazdığım bir yazı geldi aklıma;



Bu yazının son paragrafını;
"...2003 ve 2009 yıllarındaki hesap tablosu kullanımı, sunum hazırlama ve çoklu ortam materyali hazırlamada bizim öğrencilerimizde gelişme görülsede hala OECD ülke ortalmalarının altında kaldığımız açıkca görülmektedir. Tam bu nokta da 2012 yılında yapılacak olan PISA ICT değerlendirmelerinde durumumuzun daha da kötüye gideceğini söylemek için falcı olmaya gerek yoktur (bu cümleyi daha önce 2009 için kullanmış ve umarım yanılırım demiştim ama şimdi daha kesin olarak söyleyebilirim çünkü 2009 PISA-ICT sonuçları o varsayımımı ispatlamış durumda). 2006 yılında programını yapmış olduğumuz Bilgi ve İletişim Teknolojileri 1-8 dersi aynı yıl ani bir kararla seçmeli hale getirildi, kredisi sıfırlandı, ve haftada bir saate sınırlandı. Rapordaki sonuçlar bu yapılanların ne kadar doğru olduğunu hepimize göstermiş oluyor. 2012'yi beklemeden hemen bu yanlıştan dönmekte büyük bir fayda bulunduğunu artık anlamalıyız. Bilgi ve İletişim teknolojileri dersini zorunlu hale getirip, dersi alan uzmanı olan Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü mezunu öğretmenlere teslim etmeliyiz. Değilse, 2012 yılında ben buradayım gene raporu okur ve sonuçlarını sizlerle paylaşırım :-)
saygılarımla
M. Yaşar Özden  ......"

yukarıdaki gibi yazıp bitirmişim. Sayın Şirin'in bugünkü yazısında;

Orijinal Raporun tamamına "Tıkla İndir"

Çocuklarımız son sırada diyor. Aradan epeyce geçti ama sonuç değişmiyor, giderek bu iş kadermiş gibi üzerimize yapışıyor. Artık, yurtiçinde yaptığımız kendin pişir kendin ye dönemi bitmiş gibi görünüyor bütün uluslararası sınavlar şunu gösteriyor " bizim çoçuklar bilgisayarı kendileri öğreniyor bunun için başka derse ihtiyaç yok, benim bir sorunum olduğunda çocuğuma soruyorum .." (bizim çocuklar biliyor sendromu) dönemi verilerle bitmiş görünüyor. Bu yazdıklarımı bir üst düzey Milli Eğitim Bakanlığı yöneticisi söylemişti bende kendisine galiba sizin çocuk bu uluslararası sınavlara katılmıyor demiştim :-( Konuya dönecek olursak, daha önceki yazılarımda belirttiğim "Sayısal yarılma- ikinci kırılma" acı bir şekilde çocuklarımızı etkilemeye başladı. 19. Milli Eğitim Şurasın devam ettiği bugünlerde acilen bu konu gündeme getirilmeli 
gereği konusunda hemen işe koyulmalı. Aslında benim korkum, sayın Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı tarafından son aşamaya gelindiği açıklanan  Milli Öğretmen Yetiştirme Strateji belgesinde Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümlerinin kapatılmasının yer alması. Umarım böyle bir süpriz olmaz, Bilgisayar Eğitimi'ni göz önünde bulunduran bir çözüm üretilir. 

Saygılarımla

M. Yaşar Özden








Pazartesi, Aralık 01, 2014

Bilgisayar Eğitimi

Merhaba:

Bilgisayar Öğretmenliği konusunda epeyce yazı yazdım diye düşünürken aklıma takıldı Bilgisayar Öğretmenliği için Bilgisayar Eğitiminden konuşmak gerekiyor. Bilgisayar kelimesinin kaynağı "Computer" yabancı olduğu için bize dışarıdan gelmiş ve " Bilgisayar" olarak dilimize sayın Aydın Köksal tarafından kazandırılmıştır. Kelime olarak kabul görmesinin yanı sıra bu cihazın bilimini ve mühendisliğini öğretmek için ülkemizin saygın üniversitelerinde bölümler açıldı, yüksek lisans ve doktora programlarından bu cihazın adını taşıyan akademik dereceler verildi. Bu derecelerle akademik hayata başlayıp zaman içerisinde doçent ve profesör olanlar gene bu cihaz konusunda lisans/lisans üstü derecelerde dersler verdiler, araştırma yaptılar mezunlar verdiler. Gel gör ki, bu cihazın temel eğitim seviyesinde öğrenilmesinin önemli olduğunun farkına varanlar ne zaman ki bunu genç nesillere öğretecek onlara bu konuda yön gösterecek öğretmene ihtiyaç var dediklerinde, "bir cihazın öğretmeni mi? olur, çamaşır makinasının öğretmeni mi? var" diyen akademisyenler çıktı. Bu durumda ya bugüne kadar bir cihazın bilimini, mühendisliğini yürütenlerde bir sorun var ya da bu arkadaşların bu gerçek durum karşısında bu kadar öngörüsüz olmaları için özel bir eğitim almış olmaları gerekli diye düşünüyorum.  
21. yüzyılda bireylerin ne tür becerilerle donanmış olması konusunda yurtdışından bir siteden alıntı yapacağım;



21. yüzyılda öğrencilerden sayısal okuyazarlık becerileri bekleniyor bu modelde. Okuyazarlık konusuna bir açıklama getirmek için The International Society for Technology in Education (ISTE®)


Bu sayfada 10. madde olarak diyorki;
"10. Independently develop and apply strategies for identifying and solving routine hardware
and software problems. (4, 6)"
Türkçe meali, rutin yazılım ve donanım sorunlarına çözüm üretir ve uygular. 

9-12. sınıf öğrencilerinden beklenti daha yüksek;


1. Design, develop, and test a digital learning game to demonstrate knowledge and skills

related to curriculum content. (1, 4)

7. Design a Web site that meets accessibility requirements. (1, 5)

10. Configure and troubleshoot hardware, software, and network systems to optimize their use for learning and productivity. (4, 6)

İşin içine network'te girdi onunda çözüm önerileri bekleniyor.

Bunların dışında öğrencilerden eleştirel düşünmeleri, iletişim kurabilmeleri, oluşacak sorunlara çözüm üretmeleri, bu araçları kullanarak üretici olmaları da beklentiler arasında. Bunları gerçekleştirmeleri için öğrencilerin Algoritmik, bilgisayarca (Computational) düşünme becerilerine sahip olmalarının dışında bir yol olabilir mi? 

Yukarıda örneklemeye çalıştığım bütün bu beceriler ancak eğitim sistemi içerisinde "Bilgisayar" denilen cihazla ilgili bilgi, beceri ve tutumların kazandırılması dışında olası görünmemektedir. Dolayısıyla, çözüm basit Temel Eğitim Okullarında öğrenciler hayata hazırlanırken diğer alan bilgilerinin verilmesinde olduğu gibi, 21. yüzyıl becerileri arasında önemle yer tutan bu "Bilgisayar “la ilgili bilgi, beceri ve tutumları pedagojisine uygun olarak hazırlanacak bir müfredat çerçevesinde, uygun öğretim yöntem ve materyallerini kullanmayı bilen bu amaç için yetiştirilmiş "Bilgisayar Öğretmenleri" aracılığıyla kazandırılmalıdır. Nasıl ki, Temel Eğitim Kurumlarından mezun olunca hiçbir öğrencimizden bu okul sistemini bitirince fizikçi, kimyacı, biyolog, coğrafyacı olmasını beklemiyorsak bu dersler sisteme girince de öğrencilerimiz yazılımcı, programcı, bilgisayar mühendisi olmayacaklar ama 21. yüzyıl bireylerinin mutlaka sahip olması gereken algoritmik, bilgisayarca (computational) düşünme bilgi, beceri ve tutumlarına sahip olacaklar. Çağdaşlarıyla eşit şartlarda yaşama şansını elde edebilecekler.

Temel Eğitim düzeyinde bu değişimlere paralel olarak, Üniversitelerin bu öğretmenleri yetiştirecek bölümlerinde de değişime gidilmesi gerekiyor. Şuanda var olan Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümleri, lisans seviyesinde bu öğretmenleri yetiştirecek "Bilgisayar Eğitimi" bölümlerine dönüştürülmesi faydalı olacak gibi görünüyor. Nedenine gelince Yukarıda saydığım bilgi, beceri ve tutumların öğrencilere kazandırılması konusu alan olarak "Öğretim Teknolojilerinin ilgi alanına girmemektedir. Ayrıca, Temel Eğitim Kurumlarında "Öğretim Teknolojisi Öğretmeni “ne uygun bir öğretilecek alanda bulunmamaktadır. Bu durumda, "Öğretim Teknolojisi" alanını ilgili bir enstitü altında yüksek lisans ve doktora derecesi veren bir anabilim dalı olarak bulundurmak daha mantıklı olacaktır. Bir adım daha gerekiyor. akademik yükseltmelerde önemli bir basamak olan doçentlik sınavlarında alan eğitimi "Bilgisayar Eğitimi" ve "Öğretim Teknolojileri" olarak ayrılmalıdır. Bu sayede "Öğretim Teknolojisi" alanında olduklarını söyleyen arkadaşlar kendilerine uygun yere geçebilirler ve hiç uzmanı, bilgi sahibi olmadıkları bir alan için yorum yapmaktan kurtulurlar. Değilse, yaptıkları benim "uçak mühendisliği" ya da "polimer kimyası" diye bir alan yok lisans programları kapatılsın benzetmesinden öteye geçmez. Herkes kendi işiyle uğraşsa daha iyi olacak. işine geldiğinde "Bilgisayar Eğitimi" programları yapacaksın, o alanda yükseleceksin, sonra bu programların lisans programları kapansın diyeceksin üstüne bir de bilimsel etik filan konu olunca mangalda kül bırakmayacaksın artık bunları aşalım. Daha iyi bir öneri varsa konuşalım.

Unutmadan;
Temel Eğitim'de "Bilgisayar Eğitimi" konusunda bundan sonraki çalışmalar için aşağıdaki domain adreslerinden açık kaynak bu konuda çalışmak isteyenlerle çalışmaya başlayacağım.

www.bilgisayaregitimi.web.tr
www.bilgisayaregitimi.info.tr
www.bilgisayaregitimi.tv
www.computereducation.web.tr
www.computereducation.info.tr

Saygılarımla

M. Yaşar Özden