Çarşamba, Aralık 04, 2013

Aynı Çözüm Kümesini Kullanarak Farklı Sonuçlar Elde Etmek Mümkün mü?


Aşağıdaki yazıyı Hürriyet Gazetesinde gelen bir istek üzerine yayınlanması için 3/Kasım/2013 tarihinde göndermiştim. İçinde bulunduğumuz ortam şuan çok uygun hale gelince tekrar paylaşmak için gönderiyorum.

Aynı Çözüm Kümesini Kullanarak Farklı Sonuçlar Elde Etmek Mümkün mü?
Prof. Dr. M. Yaşar Özden
Eğitim Bilimleri Fakültesi
Bahçeşehir Üniversitesi

 
Başlığı bu şekilde seçmemin nedeni bugün sahip olduğumuz ve  geleceğimizi şekillendiren eğitim sistemimiz üzerinde sürekli olarak aynı çözüm kümesini kullanarak değişimler yaparak farklı sonuçlar almayı beklerken o meşhur tren gene istasyondan ayrılmış oluyor bize de arkasından bakmak kalıyor. Ne demek istediğimi daha açık yazmak gerekirse, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak zorunlu olarak almamız gerek 12 yıllık temel eğitim sonucunda çağın istediği insan profiline ulaşamadığımızı uluslararası olarak yapılan sınavlar ve araştırma sonuçlarından anlamak mümkündür. Peki, durum buysa nerdeyse 2 yıllık aralarla gerçekleştirdiğimiz reformlar niçin istenen sonucu vermiyor. Bu soruya cevap olarak eğer gene aynı çözüm kümesinden bir eleman önerilecek olursa farklı bir sonucun çıkmayacağını şimdiden söylemek falcılık olmasa gerek. Nedir bu çözüm kümesi? Dersek, cevap olarak Müfredat, Metod ve Materyal ya da eğitim sisteminin 3M sarmalı diyebilirim. Bu üçlü bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz ve büyük bir ihtimalle bundan sonraki değişimlerde de başvuracağımız sihirli formülü oluşturmaktadır. Bu üç şeyi değiştirirken insan öğesi dışlandığı için bunlarda yapılan değişimler daha kolay gerçekleştirilebilmesine rağmen kalıcı bir etki oluşturamaması nedeniyle etkileri uzun vadede faydasız olmaktadır. İnsansız çözüm kümleri her zaman kolay değişime olanak sağladığı için kısa sürede gerçekleştirilmesi düşünülen değişimler için bulunmaz kaftan gibi görünseler de sorunu derinleştirmekten başka bir faydaları bulunmamaktadır. İnsanla ilgili kısma geçmeden önce temel sorunun ne olduğunu anlayabilecek olabilirsek daha sonra doğru çözüm kümelerini tartışabileceğimizi aklımızda tutarak hemen iki kavramla sorunu özetleyebilirim;

eşitlik/eşitsizlik ile kalite/nitelik.

Bugün temel eğitimdeki sorunlar bu ikiliden kaynaklanmaktadır. Temel eğitim kademesindeki öğrencilere aynı seviyede eğitim/öğretim hizmeti sunamadığımız için yapılan uluslararası sınavlarda öğrencilerimiz ülke olarak hep sonlarda yer almalarına rağmen bazı okul türlerinde bu sınavların birincisi ülke öğrencilerinin ortalamalarının üzerinde sonuçlar alabilmekteyiz.  Demek ki, bu ülkedeki çocuklar uygun ortamlar sağlanır ve nitelikli eğiticilerden kaliteli eğitim/öğretim alabilecek olurlarsa şu an bulunduğumuz derceler bizim için de kader olmaktan çıkacaktır.  Eşitliğin sağlanmasında sadece okullara teknolojik araç-gereç göndererek (materyal), uygulan öğretim yöntemini değiştirerek (metod) bütün bunların kullanıldığı öğretim programının değiştirilmesi (müfredat) yeterli olamamaktadır. Bütün bunları kullanarak eğitim/öğretim etkinliklerini gerçekleştiren öğretmenlerimizi yapılan bu değişimler konusunda hazır hale getirmez, yapılan değişimleri uygulayacak bilgi ve becerilerle donatmazsak ne yazık ki sistemin en önemli insan ögesini göz ardı etmiş oluruz. Öğrenme, özellikle de anlamlı öğrenme canlılara özgü bir yeti olup oluşturmacı felsefeye (constructivist) göre bir anlam verme işlemidir. Bu anlam içinde bulunulan toplumun katkılarıyla şekillenmektedir. Dolayısıyla, öğrenme öğrenciyle, öğrenmesine yardımcım olan öğretmenin yeterliliklerinden çok fazla etkilenmektedir. Bunu bitkilerdeki minimum yasasıyla açıklayacak olursak, bitkiler topraktaki besinlerini o anda ortamda en az olanın oranında almaktadırlar. Yani bu maddelerden en az olanı bitki tarafından topraktan alınma oranını belirlemektedir (minimum yasası, Law of The Minimum). Bu yasayı eğitim-öğretim ortamları için kullandığımızda, ortamda öğrenme için en az hazır olan insan öğrenmenin kalitesini belirlemektedir. Eğer öğretmen kaliteniz düşükse öğretim kaliteniz en fazla o seviyeye kadar gidebilmektedir. Dolayısıyla, öğrenme ortamlarında öğretmen kalitesi öğrenme çıktılarının belirlenmesinde en önemli belirleyici olarak karşımıza çıkmaktadır.  Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız çözüm kümleri içerisinde öğretmen niteliğini artırmaya yönelik herhangi bir öneri bulunmadığı için biz hep aynı sonuçlarla karşılaşmaktayız. Öncelikli olarak bu konuya yönelmemiz gerekmektedir. Nitelikli öğretmenlerimizi, doğru müfredatları kullanarak, doğru yöntem ve doğru materyaller kullanarak öğretim yapar hale getirmeden bu sorunun ne yazık ki görünür gelecekte olası bir çözümü bulunmamaktadır. Nitelikli öğretmen konusu ise çok büyük bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu konudaki görüşlerimi de bir başka yazıda sizlerle paylaşmak isterim.

 

Saygılarımla

M. Yasar Özden

3/11/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder