Cuma, Ocak 15, 2016

2013 KPSS Sonuçlarının Öğretmen Adaylarının Mezun Oldukları Alanlara Göre İncelenmesi

Merhaba;
Formasyon konusunda yazıp duruyorum ama değişen birşey yok. Sadece anlamaya çalışıyorum, örneğin, yeterince Öğretmen adayı mı yok?, cevap olarak bunun doğru olmadığını söylüyor değilse Atanamayan Öğretmen diye bir sorunumuz olmazdı. Eğitim Fakültelerinden mezun olanlar yeterli değil mi? Bu da doğru değil, aşağıdaki çalışma tam 94.625 adayın KPSS sonuçları incelenerek yapılmış. Yani yetişen Öğretmen konusunda da nitelik olarak sorun görünmüyor. 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Eğitim ve Bilim Education and Science
2014, Cilt 39, Sayı 171 2014, Vol. 39, No 171

2013 KPSS Sonuçlarının Öğretmen Adaylarının Mezun Oldukları Alanlara Göre İncelenmesi
An Investigation of KPSS 2013 Results in Terms of Candidate Teachers’ Fields

Mustafa SAFRAN, Adnan KAN, Mutlu Tahsin ÜSTÜNDAĞ, Gazi Üniversitesi, Togay Seçkin BİRBUDAK, Osman YILDIRIM, Gazi Üniversitesi Milli Eğitim Bakanlığı

Öz

Bu çalışmanın amacı, öğretmenlik mesleğine kaynak teşkil eden eğitim fakülteleri ile diğer fakülte mezunlarının 2013 Kamu Personeli Seçme Sınavı’ndaki (KPSS) başarı durumlarını karşılaştırmaktır. Çalışmanın amacı doğrultusunda, öğretmenlik alan bilgisi testi yapılan ve hem eğitim fakültelerinden hem de fen edebiyat fakülteleri başta olmak üzere diğer fakültelerden mezun adaylardan öğretmen ataması yapılan on branş (Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik, Tarih, Coğrafya, Türk Dili ve Edebiyatı, İngilizce, Almanca, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi) üzerinde araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda söz konusu branşlarda sınava giren 94.625 adayın KPSS başarı puanı incelenmiştir. Araştırma neticesinde dokuz branşta eğitim fakültesi mezunu adayların diğer fakülte mezunu adaylara göre daha başarılı oldukları sonucuna varılmıştır. Çalışma sonuçlarının Türkiye’nin öğretmen yetiştirme ve istihdam politikalarına ciddi katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Eğer Eğitim Fakültesinden mezun olanlar kötü değilse ve atanamıyorlarsa Formasyon denen ucube yöntemle hala Öğretmen yetiştirmeye çalışmanın nedeni ne? daha çok para kazanmak mı? Herhalde bir cevabı vardır. 

Bu sonuçları bile bile Formasyonda ısrar ediliyorsa bende;

 


Saygılarımla,




Perşembe, Ocak 14, 2016

Bilgisayar Öğretmeni mi? Bilişim Öğretmeni mi?

Merhaba:

Ağustos 2014-2683 Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi 1217

ÖĞRETMENLİK ALANLARI, ATAMA VE DERS OKUTMA ESASLARINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR ESASLAR'ına bakınca;

Bilişim Teknolojileri olmak için aşağıdaki alanlardan mezun olmak gerekir yazıyor;

        1. Bilgisayar Öğretmenliği
2. Bilgisayar Sistemleri Öğretmenliği
3. Bilgisayar ve Kontrol Öğretmenliği
4. Elektronik ve Bilgisayar Öğretmenliği/Eğitimi
5. Bilgisayar Mühendisliği(*)
6. Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği (*)
7. Kontrol ve Bilgisayar Mühendisliği (*)
8. Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği (**)
9. Matematik-Bilgisayar Bölümü (*) (**)
10. İstatistik ve Bilgisayar Bilimleri (*) (**)
11. Bilgisayar Teknolojisi Bölümü/Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri Bölümü (*) (**)
12. Bilgi Teknolojileri (*) (**)
13. Yazılım Mühendisliği (*)
14. Bilişim Sistemleri Mühendisliği (*)
15. Bilgisayar ve Kontrol Teknolojisi Öğretmenliği
16. Elektronik ve Bilgisayar Bölümü (*)
17. Bilişim Sistemleri ve Teknolojileri (*)
18. Bilgisayar Bilimleri(*)

        (*) Pedagojik Formasyon gerekir
(**) Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumlarına
Atanamazlar


Atamaya Esas olan alan taşıyan (Bilişim Teknolojileri) bir tane bile Öğretmen yetiştiren kurum ismi yok :-). Buradan ihtiyacın, Bilişim Teknolojileri değil Bilgisayar olduğu görülüyor. Nedenine gelince Bilişim Teknolojisi bize ICT terimiyle (Information and Communication Technology biz bunu Bilgi ve iletişim Teknolojisi diye çevirdik) Hoş geldi sefa geldi ama kafalarda karışıklığa neden oldu. BÖTE bölümlerinin içerisindeki Öğretim Teknolojisiyle karıştırıldı. Her ikisi de IT olunca insanlar keyiflerine göre kullanmaya başladılar. Öğretim teknolojisi olan IT (Instructional Technology) alanının öğretmeni olmaz lisans sonrası seviyede yurtdışında da yaygın olarak bulunur hedef kitlesi olarak öğrencilerden ziyade öğretmenlerdir. Konuları arasında işletim sistemleri, donanım, yazılım bunları kullanarak kodlama vb. yoktur. Dolayısıyla, Öğretim Teknolojisi olarak doğrudan öğrenciye anlatılacak bir konusu yoktur. İkinci IT ise (Information Technology, biz bunu bilgi teknolojisi olarak çevirdik yanına bir de communication ekledik ve bilgi ve iletişim oldu, sonra da birleştirip Bilişim yaptık) "Bilgi" aslında tam karşılık olarak "Information olmuyor, "Malümat" daha doğru karşılıyor bu terimi :-). Alan olarak da "Bilgisayar Bilimi", "Mühendisliği"nin konularına yakın sayılabilir (Öğretim teknolojisiyle kıyaslanınca çok daha fazla benzerlik bulunabilir). 

Sonuç olarak BÖTE bölümlerinin "Bilişim"le ilişkili kısmı Bilgisayar kısmından geliyor, bu bölümlerin kurulma amacı "Bilgisayar Öğretmeni" yetiştirmekti. 

MEB tarafından düzenlenen BTR kurs içeriğine baktığımızda "Öğretim Teknolojisi" deyip "Bilişim Teknolojisi" konuları öğretilmeye çalışılıyor. Fakat, bu sefer de kavramlar karışıyor. Teknik olarak adlandırılan yazılım, donanım, vb. alanlara giren konuların "Öğretim teknolojisi" alanıyla kullanım dışında bir ilgisi yoktur. Halbuki, yurtdışında bir çok ülke artık "Computer Science" alanını Temel Eğitim seviyesinde zorunlu müfredatları içine almaya başladılar. Bu içerik Öğretim teknoloğu olan, olduğunu söyleyen arkadaşların ilgi alanına girmemektedir. Doğrusu, bu seviyede gereken bilgi, beceri ve tutumlarla yetiştirilen Bilgisayar Öğretmenlerinin işidir. Yani, Talim Terbiye sayfalarında bu alan bilgisine yönelik atamalar ya ilgili alanlardan yapılmalı (ki böyle bir bölüm yok) ya da bu alanın ismi eskiden olduğu gibi Bilgisayar olmalı.


Saygılarımla,















Bilişim Teknolojileri Rehber Öğretmenliği Kursu Programı? Çalışır mı? Amacına Ulaşır mı?

Merhaba:
Milli Eğitim Bakanlığı, Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilecek olan 100 saatlik "Bilişim Teknolojileri Rehber Öğretmenliği Kursu Programı" duyurusuna aşağıdaki gazete bağlantısından ulaşmak mümkün. 


Bilişim Teknolojileri Rehber Öğretmenliği Kursu Programı


MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI

ALAN
ALT ALAN
KODU
Eğitim Bilimleri
Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme
2.01.01.04.007




Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Mesleki Gelişim Programı


Etkinliğin amaçlarına bakıldığında 33 adet amaç belirlenmiş bu amaçaların kaç tanesi "Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme" alt alanıyla ilişkili derseniz durum biraz karışık; Şöyleki 7-13. amaçlar aşağıdaki şekilde sıralanıyor;


 Temel ağ sorunlarını tespit eder ve çözüm yöntemlerini bilir.       
Ağ güvenliği cihazlarını tanır.       
Güvenlik yazılımlarını kullanır.       
Windows işletim sistemini kurar ve yapılandırır.       
Pardus işletim sistemini kurar ve temel düzeyde yapılandırır.       
Mobil işletim sistemlerini kullanır.       
İşletim sistemi yedekleme iş ve işlemlerini yapar 


ve bu amaçlara erişmek için ise "Etkinliğin içeriği" başlığı altında biraz daha detay veriliyor;

Donanım / Yazılım / Ağ Bileşenleri (10 saat)
İşletim Sistemi (20 saat)
Web tasarımı (15 saat)

Toplam olarak 45 saatlik bir kurs deneyimiyle, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümlerinde en az 3 ayrı ders olarak okutulan müfredat 8-10 günlük bir kurs ile verilebileceği sanılıyor. Yukarıda isimleri zikredilen işletim sistemlerini bu sürelerde ÖĞRENİLMESİ sağlanabiliyorsa, bu işi yapan arkadaşları hemen Üniversite kadrosuna alıp bu işi bir sürü ders verip beceremeyenlerin yerine görevlendirmek ülkemiz için daha hayırlı olacaktır. 

Aslında benim bir önerim olacak, kursun başlagıncında ve bitiminde uygulanacağı söylenen ölçme değerlendirme amacıyla hazırlanan testleri BÖTE bölümlerimizden bu konularda çalışan akademisyen arkadaşlara hazırlatalım ve seçilen kursiyerlere uygulayalım, sonuçları da kamuoyuyla paylaşalım. Bunun iki önemli faydası olacaktır, birincisi kursların etkinliği ve bu kurslardan mezun olanların yetkinlikleri konusunda ki şüpheler ortadan kalkacaktır. İkinci olarak ise, yukarıda da söz ettiğim gibi BÖTE müfredatlarında ders(ler) olarak okutulan bu konuların gözden geçirilerek luzümsuz yere öğrencilerin zaman harcamalarının önüne geçilecektir.
Ben sonuçları şimdiden biliyorum, işin ilginci bu kursu düzenleyenler de biliyor ama maksat "Dostlar Alışverişte Görsün, (DAG)" etkinliği yapıp çevir kazı yanmasın diyorlar. O arada olan bu konuda hizmet vermek için 4 yıl boyunca eğitim alan bir çok kişi mağdur oluyor.

Gelelim işin "Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme" kısmına bunun içinde programda verilen bilgiye baktığımızda;

Elektronik Materyal Kullanımı ve Uygulamaları (16 saat)

Bu konu/ders için halen Bilgisayar Öğretmeni (Computer Education) olmak üzere (Bölümlerin adı Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri, Yabancı dilde yazılışı Computer Education and Instructional Technology, Bilişim = Information and Communication) öğrenci yetiştiren bölümlerin örnek bir kaçının müfredatlarına baktığımızda;

Hacettpe Üniversitesi:

Eğitimde Materyal Tasarımı ve Kullanımı / Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı


ODTÜ, BÖTE 207
Ders Adı: Öğretim Materyali Tasarımı ve Kullanımı (2-2)3

9 Eylül Üniversitesi
DERS ADI: ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TAS.


16 saatte verilecek konular için gene ders ya dersler verilmektedir. Yukarıda söz ettiğim gibi eğer bu içerik bu kadar zamanda verilebiliyor ve bunun sonuncunda insanlara belge verilip görevlendirme yapılabiliyorsa bizim üniversite sistemimizde ki sorun çok büyük. Fakat, ben gene bu kurs içeriğinin yetersiz olduğuna ve amaçladığı hedefe ulaşması konusunda sorunlu olduğunu düşünüyorum. Tersini iddia edebilecek bir kurs planlayıcısı, düzenleyicisi varsa bunları ölçüp, değerlendirebilecek çok sayıda BÖTE bölümü akademisyenimiz var. Deneyelim mi?

Sonuç olarak, bu kurs içeriğiyle yetiştirilecek kişilerin amaçlanan hedefleri gerçekleştirmesi mümkün görünmemektedir. Bu ve benzeri kurslar geçmişte konuya hakim eleman sıkıntısı olduğu için düzenlenmişti (90'lı yıllar). Fakat, bu ihtiyacın sürekli olacağı ve kurslarla bu işin yürütülemeyeceği bilindiğinden önce Fen Bilimleri Eğitimleri Bölümleri altında "Bilgisayar Öğretmenliği anabilim dalları kuruldu, 1998'den itibaren de bu anabilim dalları bölüm olarak Bilgisayar ve Öğretim Teknolojilerine dönüştü. Bu bölümlerimizden ODTÜ hariç (ilk Bilgisayar Öğretmenliği orada kurulduğu için ilk mezunlar 1998'den itibaren verilmeye başlandı) 2002 yılından itibaren mezun verilmeye başlandı. Son yıllarda her yıl yaklaşık 3000 mezun (yaklaşık olarak 30-35.000 mezun)  bu bölümleri bitirip Temel Eğitim Seviyesindeki okullarda "Bilgisayar Öğretmeni" olarak görev yapmayı bekliyorlar. Kurs içeriğine baktığımızda 100 saatlik olarak öngörülen ve çok kısa zamanlarda verileceği anlaşılan içeriği bu öğrenciler 4 yıla yayılmış bir süreçte öğrenirlerken ve atama beklerlerken Milli Eğitim Bakanlığımız sanki bu Öğretmenler yokmuş gibi davranıp kurslar düzenliyor, belge veriyor (kendini YOK'ün yerine koyuyor, Pedagojik Formasyon üniversiteler tarafından yapılan ama yapılmaması gereken bir örnektedn bile ileri bir uygulma :-)) ve en kötüsü daha nitelikli donanıma sahip mezunlar atanmayı beklerken taklitlerini işe alıyor. 

BTR denilen uygulama sertifikasyonla bir mesleğin asıl sahiplerinden alınmasından başka birşey değildir. İşin kötüsü bu sertifikasyon diğer öğretmenliklerde üniversiteler tarafından yapılırken bu sefer Milli Eğitim Bakanlığı eliyle gerçekleştiriliyor. Mesleğin asıl sahibi Bilgisayar Öğretmenleri ise sadece belki bizde bu sayede atanabiliriz diye bu uygulamaya sahip çıkıyorlar.

Bu herhalde gene bizim buluşumuz olan "Türk tipi meslek edindirme"ye güzel bir örnek oluşturuyor. Sonra da vay FATIH projesi niye ....

Bu ülkenin insanına, harcanan emeğe, paraya ve en önemlisi harcanan zamana yazık.

Sorunlar onları yaratanların mantığıyla çözülmez. A. Einstein.

Saygılarımla,




















Çarşamba, Ocak 13, 2016

Orta Gelir Tuzağı, Çözüm için Gerek ve Yeter Şartlar?

Merhaba:
Bugün milliyet gazetesi yazarlarından Mehmet Tezkan'ın yazısında Orta gelir tuzağı konusunda söylediklerini okuyunca bu konuda önceki tarihlerde yazdığım yazılar aklıma geldi ve kendisine aşağıdaki maili gönderdim;

Sayın Tezkan:
Bugünkü yazınız şöyle bitiyor “Bu saydıklarımın dışında başka yolunu bilen varsa; söylesin” benim bir önerim olmuştu henüz bu orta gelir tuzağı bu kadar moda olmadığı zamanlarda;

Orta gelir tuzağı kader mi?

Türkiye'nin yumuşak karnı orta gelir tuzağı

Ekonomide Yaptığımızı Eğitimde Yapamaz mıyız?

Yazınızda, sayın Prof. Dr. Daren Acemoğlu’ndan bir alıntı var;

“Ne yapmak lazım?
Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun tezi şu: Bir toplumda, siyasi ve iktisadi alanda eşit rekabet ortamı varsa.. Hukuka saygılıysa.. Mülkiyet hakları korunuyor, siyasi gücün üzerinde denge ve fren mekanizması saat gibi çalışıyorsa.. Yani yargı, sivil toplum, medya güçlüyse..
Büyüme sürekli olur, refahı getirir..”

Bu yukarıda söylenenler gelişme olmasa da olmadan modern bir toplum olmak mümkün değil, bunlar gerek şartlar fakat ileride rekabet edebilmek için yükte hafif, pahada ağır ihraç ürünlerini üretecek bireylerin yetiştirilmesi için yeterli değil. Yukarıda ki şartların hepsi yerine getirilse de eğer nitelikli insan gücünüz yoksa sonuçta modern bir toplum olursunuz ama diğer üretici devletlerin ürettiklerini kullanmaktan öteye gidemezsiniz. Burada, söylemeye çalıştığım şey eleştiri getirmek değil gerek ve yeter şartlara aynı ölçüde vurgu yapılmasını istemek. Bu tür büyük dönüşümlerin konuşulduğu, önerildiği dönemlerde nedense eğitim hep gözden kaçıyor. Benim ifade etmeye çalıştığım türden bir eğitim hamlesinin sonuçları en iyi ihtimalle 10-15 yıl gibi bir zaman istiyor. Fakat, bizim siyasiler kendi seçilmiş oldukları dönemlerin ötesini görüp, düşünemedikleri için biz bu sürenin 8-10 katını cumhuriyet döneminde kaybettik. Korkum o ki kaybetmeye de devam edeceğiz. Sahi, “orta gelir tuzağı kader mi?”.
Yeter şart için yukarıda bağlantılarını paylaştığım yazılarda vurguladığım türden bir eğitim reformuna ihtiyaç var. İnsan öğesi hazır olmadan reform olmuyor ne yazık ki?


Saygılarımla,




Pazartesi, Ocak 04, 2016

Sputnik, Discovery Learning, Inquiry Learning, STEM ve türevleri?

Merhaba:
Bu yazıyı uzun süredir yazacaktım ama sosyal ortamlarda verdiğim yanıtların yeterli olacağını düşündüğüm için bir türlü kısmet olmadı.  Toplumsal hafızamız olmadığı gibi Eğitim alanında da bu balık hafızalı olma durumu çok benimsenmiş durumda. STEM konusunda Aydın Üniversitesi tarafından yazılan raporu okuduktan sonra "Öğrenciler size sonra SİTEM etmesinler" diye bir yorum yapmıştım. Orada da aynı noktayı vurgulamıştım. Neydi bu nokta, Sputnik 1957'de uzaya Amerikalılardan önce gönderilince Amerikalılar toplum olarak bundan çok etkilenmişler (hemen bir kaynak göstereyim).


Kaynak: Learning, Creating, and Using Knowledge: Concept Maps as Facilitative Tools in Schools and Corporations, Joseph Donald Novak, Taylor & Francis, 2010 - Education - 317 pages.

Bu kitabın 63. sayfasında;


hikaye şu şeklide devam ediyor, Amerikalılar da Rusların gerisinde kalma işini hemen bizde olduğu eğitim sistemini sorgulayarak yola çıkıyorlar ve okul sistemlerinin çok fazla ezebere dayalı olduğunu, çok fazla test çözme tabanlı ve çok yüklü olduğunu söyleyerek durumu tespit ediyolar (yıl 1957 ve sonrası) :-) (bana bugünlere çok benzer geldi). Alternatif hemen geliyor, daha fazla fen ve matematik eğitimini öne çıkaracak ve daha sonra sorgulamayı öne çıkaran (İnquiry learning) keşfe dayalı öğrenme (Discovery Learning) yöntemini bütün okullara yaymak için çalışmalar başlıyor. Sonuç, beklendiği gibi olmuyor 1990'lara kadar bu çerçevede okullara yerleştirilmeye çalışılan moda beklenen etkiyi yaratmıyor. Aşağıdaki yazıda bu yöntemleri desteklemek için National Academy of Science (NAS) ve American Association for the Advancement of Science (AAAS) isimli kuruluşların birçok proje yaptığını ve destekleğini söylüyor. Nafile!

Şimdiler de ise tehlike başka yerden geldi, birçok alanda Çin, ABD'yi zorlamaya başlayınca gene daha önce denedikleri çözüm kümesini ısıtarak önümüze sürüyorlar STEM ve türevleri. Bu argümanı desteklemek için ise ABD'nin her yıl 3 milyar dolar civarında bir parayı bu işe ayırdıklarını söylüyorlar. 1960'lı yıllarda da aynı ülke "Öğrenme Robotu" için milyonlarca dolar para harcamıştı. Ben geriye doğru bakınca bu tür robotları henüz okul ortamlarımızda göremiyorum. Demek istediğim fikrin iyi olması kadar altyapısının da olması çok büyük bir önem taşıyor. 

Bu tür reformlar konusunda epeyce yazı yazdım ve paylaştım, Eğitim'de reformların kalıcı olması doğrudan insan öğesinin hazır olmasına bağlı (Law of the minimum in learning).


Öğrenme evreninde anlamlı öğrenme çıktısı doğrudan insan öğresinin hazır olmasına bağlıdır ve çıktı doğrudan en az hazır olanın seviyesi kadardır.





Çıktı üzerine 3M'nin (müfredat, metot ve materyal) etkisi sınırlıdır. Sadece bu 3M'yi birden ya da ayrı ayrı değiştirerek mucize beklemek mümkün değildir. Şimdi, gelelim insan ögesinden Öğretmenlerimize, STEM konusunda eğitim/öğretim hayatları boyunca herhangi bir uygulamayla,karşılaşmış, kendisi denemiş, deney yapmış, bu bilgileri kullanıp üretim yapmış bir öğretmen, öğretmen gurubumuz var mı? benim hatırladığımız kadarıyla yok. Bu durumda, öğretmenlerimizden beklentimiz, yemedikleri peynirin tarifi kadar olacaktır, yani kimisine göre tatlı kimisine göre tuzlu, afiyet olsun. 

Unutmayalım, Fen, Teknoloji, Mühendislik alanlarında üretim amaçlı eğitim/öğretim oldukça pahalı yatırımlardır, önce ortamları kuralım sonra istim gelir dersek önümüzde güzel bir örnek var FATIH projemiz. Başarılı olmasını hala çok isterim ama alanyazın ne yazık ki bunu desteklemiyor.
 
Moda olarak gelen her görüş demode olmaya mahkümdur. 

Umarım, hafızamızı yeniler gereğini yapmadan önce bu sefer düşünür öyle yola koyuluruz. Bu ülkede artık, nitelik büyük bir sorun, eğitimde niteliğin artması doğrudan NİTELİKLİ ÖĞRETMENLERE sahip olmamızla mümkün. Bu yönde bir çaba var mı? (girdi kalitesi ve çıktıyı testle ölçme dışında).

Bir toplumun gelişmişlik seviyesi sahip olduğu nitelikli öğretmen kadardır.

Saygılarımla,