Aşağıdaki yazıyı Hürriyet Gazetesinde gelen bir istek üzerine yayınlanması için 3/Kasım/2013 tarihinde göndermiştim. İçinde bulunduğumuz ortam şuan çok uygun hale gelince tekrar paylaşmak için gönderiyorum.
Aynı Çözüm Kümesini Kullanarak Farklı
Sonuçlar Elde Etmek Mümkün mü?
Prof. Dr. M. Yaşar Özden
Eğitim Bilimleri Fakültesi
Bahçeşehir Üniversitesi
Başlığı bu şekilde seçmemin nedeni bugün sahip
olduğumuz ve geleceğimizi şekillendiren eğitim sistemimiz üzerinde sürekli
olarak aynı çözüm kümesini kullanarak değişimler yaparak farklı sonuçlar almayı
beklerken o meşhur tren gene istasyondan ayrılmış oluyor bize de arkasından
bakmak kalıyor. Ne demek istediğimi daha açık yazmak gerekirse, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları olarak zorunlu olarak almamız gerek 12 yıllık temel eğitim
sonucunda çağın istediği insan profiline ulaşamadığımızı uluslararası olarak
yapılan sınavlar ve araştırma sonuçlarından anlamak mümkündür. Peki, durum
buysa nerdeyse 2 yıllık aralarla gerçekleştirdiğimiz reformlar niçin istenen
sonucu vermiyor. Bu soruya cevap olarak eğer gene aynı çözüm kümesinden bir
eleman önerilecek olursa farklı bir sonucun çıkmayacağını şimdiden söylemek
falcılık olmasa gerek. Nedir bu çözüm kümesi? Dersek, cevap olarak Müfredat,
Metod ve Materyal ya da eğitim sisteminin 3M sarmalı diyebilirim. Bu üçlü
bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz ve büyük bir ihtimalle bundan sonraki
değişimlerde de başvuracağımız sihirli formülü oluşturmaktadır. Bu üç şeyi
değiştirirken insan öğesi dışlandığı için bunlarda yapılan değişimler daha
kolay gerçekleştirilebilmesine rağmen kalıcı bir etki oluşturamaması nedeniyle etkileri
uzun vadede faydasız olmaktadır. İnsansız çözüm kümleri her zaman kolay değişime
olanak sağladığı için kısa sürede gerçekleştirilmesi düşünülen değişimler için
bulunmaz kaftan gibi görünseler de sorunu derinleştirmekten başka bir faydaları
bulunmamaktadır. İnsanla ilgili kısma geçmeden önce temel sorunun ne olduğunu
anlayabilecek olabilirsek daha sonra doğru çözüm kümelerini tartışabileceğimizi
aklımızda tutarak hemen iki kavramla sorunu özetleyebilirim;
eşitlik/eşitsizlik ile kalite/nitelik.
Bugün temel eğitimdeki sorunlar bu ikiliden kaynaklanmaktadır.
Temel eğitim kademesindeki öğrencilere aynı seviyede eğitim/öğretim hizmeti
sunamadığımız için yapılan uluslararası sınavlarda öğrencilerimiz ülke olarak
hep sonlarda yer almalarına rağmen bazı okul türlerinde bu sınavların birincisi
ülke öğrencilerinin ortalamalarının üzerinde sonuçlar alabilmekteyiz. Demek ki, bu ülkedeki çocuklar uygun ortamlar
sağlanır ve nitelikli eğiticilerden kaliteli eğitim/öğretim alabilecek
olurlarsa şu an bulunduğumuz derceler bizim için de kader olmaktan
çıkacaktır. Eşitliğin sağlanmasında
sadece okullara teknolojik araç-gereç göndererek (materyal), uygulan öğretim
yöntemini değiştirerek (metod) bütün bunların kullanıldığı öğretim programının
değiştirilmesi (müfredat) yeterli olamamaktadır. Bütün bunları kullanarak
eğitim/öğretim etkinliklerini gerçekleştiren öğretmenlerimizi yapılan bu
değişimler konusunda hazır hale getirmez, yapılan değişimleri uygulayacak bilgi
ve becerilerle donatmazsak ne yazık ki sistemin en önemli insan ögesini göz
ardı etmiş oluruz. Öğrenme, özellikle de anlamlı öğrenme canlılara özgü bir
yeti olup oluşturmacı felsefeye (constructivist) göre bir anlam verme
işlemidir. Bu anlam içinde bulunulan toplumun katkılarıyla şekillenmektedir.
Dolayısıyla, öğrenme öğrenciyle, öğrenmesine yardımcım olan öğretmenin
yeterliliklerinden çok fazla etkilenmektedir. Bunu bitkilerdeki minimum
yasasıyla açıklayacak olursak, bitkiler topraktaki besinlerini o anda ortamda
en az olanın oranında almaktadırlar. Yani bu maddelerden en az olanı bitki
tarafından topraktan alınma oranını belirlemektedir (minimum yasası, Law of The
Minimum). Bu yasayı eğitim-öğretim ortamları için kullandığımızda, ortamda
öğrenme için en az hazır olan insan öğrenmenin kalitesini belirlemektedir. Eğer
öğretmen kaliteniz düşükse öğretim kaliteniz en fazla o seviyeye kadar
gidebilmektedir. Dolayısıyla, öğrenme ortamlarında öğretmen kalitesi öğrenme
çıktılarının belirlenmesinde en önemli belirleyici olarak karşımıza
çıkmaktadır. Yukarıda kısaca özetlemeye
çalıştığımız çözüm kümleri içerisinde öğretmen niteliğini artırmaya yönelik
herhangi bir öneri bulunmadığı için biz hep aynı sonuçlarla karşılaşmaktayız.
Öncelikli olarak bu konuya yönelmemiz gerekmektedir. Nitelikli öğretmenlerimizi,
doğru müfredatları kullanarak, doğru yöntem ve doğru materyaller kullanarak
öğretim yapar hale getirmeden bu sorunun ne yazık ki görünür gelecekte olası
bir çözümü bulunmamaktadır. Nitelikli öğretmen konusu ise çok büyük bir sorun
olarak karşımızda durmaktadır. Bu konudaki görüşlerimi de bir başka yazıda
sizlerle paylaşmak isterim.
Saygılarımla
M. Yasar Özden
3/11/2013