Merhaba:
Bu konuda uzun süredir yazmak istiyordum ama bir türlü fırsat olmadı. Aslında, günümüzde konuştuğumuz sorunların çoğunda detayda kaybolduğumuz için asıl sorun olduğu gibi devam ediyor ama bir türlü çözüme ulaşmak mümkün olamıyor. Teknolojik araç gereçleri öğrenme ortamlarına getirmekle bunların öğretim kalitemizi artıracağı varsayımı konusunda çok sayıda yerli ve yabancı kaynaklarda çalışma bulmak mümkün. Bu çalışmalarda, sorunun bu yöntemi kullanarak çözülemediği kaynak verilerek anlatılıyor, ama çözüm konusunda çok fazla birşey söylenmediği için sonuçta aynı çözüm kümleri kullanılarak farklı sonuç almak için uğraşıp duruyoruz (bunun mümkün olmadığı konusunda A. Einstein'in bir öz deyişi var!). Peki, bu durumda sorunu basitleştirip tekrar soracak olursak (derslerde öğrencilerimle paylaştığım bir deneyimim var "Problemi çözmek istiyorsan basit düşün (Think simple)" soru "Öğretim Ortamlarında Teknoloji Entegrasyonu Nasıl Gerçekleştirilebilir", eğer derdimiz teknoloji kullanarak öğretim kalitesini artırmaksa öncelikle sıralama yapmadan bu amaç için nelerin gerekli olduğuna birlikte bakalım,
- ortamın buna uygun olarak tasarlanıp kullanıma hazır olması gerekecektir (donanım boyutu).
Bu ortamda öğretim etkinliği; öğrenmek isteyenler ve bunlara yardımcı olmaya çalışan, yol gösteren, rehberlik yapan vb. öğrenme yardımcılarının (Öğretmenlerimizin) katılımıyla gerçekleştirilecektir.
Öğrenme, özellikle anlamlı öğrenme canlılara özgü bir yetenek olduğu ve sadece birey tarafından sosyal bir çevrede bireysel olarak anlam verilerek gerçekleştiği için öğrenme ortamındaki insan öğesinin bu duruma hazır olması çok büyük bir önem taşımaktadır (Law of the Minimun in Learning). Bu noktada vurgulamak istediğim, insan dışı bütün gereksinimler bir araya getirildiğinde (donanım gibi) öğrenme etkinliğinin kalitesi bu ortama en az hazır olan insan faktörü tarafından belirlenecektir. Örneğin, öğrenciler bu tür bir ortamda öğrenim almaya hazır fakat onların öğrenme etkinliklerine yardımcı olacaklar hazır değillerse, bu öğretim etkinliğinin kalitesi hazır olmayanın seviyesi kadar olabilecektir.
Günümüz öğrencileri teknolojik ortamlarda yaşama hazır oldukları için (Sayısal Vatandaşlar) sorun hep dönüp dolaşıp günümüz öğrencilerine öğrenim yaşamlarında en büyük katkıyı verebilecek günümüz tabiriyle "Öğretmenlerimiz" olmaktadır. Peki, bugünkü yetiştirilme koşullarıyla öğretmenlerimizin günümüz öğrencilerine istedikleri katkıyı yapmaları olası mıdır? Eğer cevabımız evetse sorun çözülmüş oluyor, bu durumda aynen devam edebiliriz. Fakat, yazının başında bunun böyle olmadığını söyleyerek başladığım için çözüm için ne yapabiliriz konusundaki görüşlerimi paylaşmaya devam edeceğim.
Günümüzde, Öğretmen olmak için Eğitim Fakültelerinden mezun olan öğretmen adaylarının mezuniyet sonrası çalışacakları branşlarda kullanacakları Alan Bilgisi konusunda Teknoloji konusunda aldıkları bilgiye nazaran daha fazla öğrenim gördüklerini söyleyebilmek zor değildir. Aynı varsayım öğretmen adaylarının Alan bilgilerini (AB) aktarmak için kullanacakları meslek bilgisi (Pedagojik Formasyon, PF) konusunda da geçerlidir. Fakat, teknoloji yoğun ortamlarda öğretmen adaylarının bu araçları kullanarak alan bilgilerini meslek bilgilerini kullanarak aktarmalarına neden olabilecek bilgi birikimleri tartışma konusudur. Tam bu noktada karşımıza iki eksiklik çıkmaktadır, bunlardan birincisi Öğretmen adaylarının ihtiyacı olan Teknoloji Bilgisi ile bu bilgiyi ilgili oldukları alanda nasıl kullanabilecekleri bilgisi.
Bu durumda, beklentilerimizi buna göre şekillendirecek olursak öğretmen adaylarımıza Alan Biligisi (AB), Meslek Bilgisi (MB) ile birlikte bir de Teknolojik Formasyon vermemiz gerekmektedir.
Teknolojik Formasyonun ne olması gerektiği konusunda özetle; Teknolojik Alan Bilgisi, ile Teknolojik Alan Bilgisinin Öğrenimde Kulanılma Bilgisi gerekmektedir. Teknolojik Alan Bilgisi, teknolojinin kendisi/kullanımı (üretim dahil) ile bu teknolojilerin ilgili alanda kullanımını kapsamaktadır.
Bu bilgilerin ışığında baktığımızda öğretmen yetiştiren kurumların müfredatlarının bu çerçevede bir değişime uğraması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğer, öğretmenlerimizi bu çerçevede yetiştirebilirsek daha sonra Teknoloji Entegrasyonu niçin olmuyor diye çalışmalar yapma gereksinimimizde kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır. :-)
SaygılarımlaM. Yaşar Özden
8.1.2012
3 yorum:
Sayın hocam yine yararlı bir yazı. Yine teşekkür ederim.
Sayın Hocam
Öğretmen yetiştirmede teknolojik formasyonun en az pedagojik formasyon ve alan bilgisi kadar önemi olduğunu düşünüyorum. Mevcut durumda 1998'den bu yana (küçük değişikliklerle) teknolojik alan bilgisini Bilgisayar 1, Bilgisayar II ve Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı dersleriyle kazandırmaya çalışıyoruz. Aslında kredi olarak baktığımızda hiç de fena sayılmaz. Ne var ki Bilgisayar 1'de hala windows ve word anlatıyoruz. bilgisayar 2'de Bilgisayar destekli eğitim anlatıyoruz (esamesi bile okunmaz hale gelmişken). ÖTMT'de ise tepegöz, öner levha, gösteri tahtası, kavram haritası.... anlatıyoruz. Bir de ders kavgamız var. Bu dersi eğitim bilimciler mi verecek BÖTE'ciler mi. Yönetim hangisine yakınsa onlar... Kanımca bu sorunun bir boyutu. Diğer boyutu ise Kim öğretmen olur? Bu günkü cevabı uyduruktan bir formasyon alan herkes...
O yüzden bazen teknoloji entegrasyonu, eğitimde kalite, PİSA, başarı, düşünen bireyler, bilgisayarca düşünme gibi kavramlar okurken veya düşünürken henüz halledemediğimiz öğretmen kaynağı, nasıl bir birey, kaç kişilik sınıflar, okul yönetimi nasıl belirlenir, eğitim nasıl ve kimler tarafında denetlenir, iş başında eğitimde ihtiyaç nasıl belirlenir, nasıl eğitim yapılır gibi çok çok çok temel kavramları henüz çözümleyemediğimi, bu üzden de kavramlar arasında boğulup kaldığımızı düşünüyorum.
Artık her şeyden önce bir Ulusal Eğitim Politikamız olsun ne olur...
Tebrik ediyorum.kac yıl önce bu gibi hayati ihtiyaçları tespit ve teşhir edebilme becerinize saygı duyuyorum.
Yorum Gönder