Pazartesi, Ocak 04, 2016

Sputnik, Discovery Learning, Inquiry Learning, STEM ve türevleri?

Merhaba:
Bu yazıyı uzun süredir yazacaktım ama sosyal ortamlarda verdiğim yanıtların yeterli olacağını düşündüğüm için bir türlü kısmet olmadı.  Toplumsal hafızamız olmadığı gibi Eğitim alanında da bu balık hafızalı olma durumu çok benimsenmiş durumda. STEM konusunda Aydın Üniversitesi tarafından yazılan raporu okuduktan sonra "Öğrenciler size sonra SİTEM etmesinler" diye bir yorum yapmıştım. Orada da aynı noktayı vurgulamıştım. Neydi bu nokta, Sputnik 1957'de uzaya Amerikalılardan önce gönderilince Amerikalılar toplum olarak bundan çok etkilenmişler (hemen bir kaynak göstereyim).


Kaynak: Learning, Creating, and Using Knowledge: Concept Maps as Facilitative Tools in Schools and Corporations, Joseph Donald Novak, Taylor & Francis, 2010 - Education - 317 pages.

Bu kitabın 63. sayfasında;


hikaye şu şeklide devam ediyor, Amerikalılar da Rusların gerisinde kalma işini hemen bizde olduğu eğitim sistemini sorgulayarak yola çıkıyorlar ve okul sistemlerinin çok fazla ezebere dayalı olduğunu, çok fazla test çözme tabanlı ve çok yüklü olduğunu söyleyerek durumu tespit ediyolar (yıl 1957 ve sonrası) :-) (bana bugünlere çok benzer geldi). Alternatif hemen geliyor, daha fazla fen ve matematik eğitimini öne çıkaracak ve daha sonra sorgulamayı öne çıkaran (İnquiry learning) keşfe dayalı öğrenme (Discovery Learning) yöntemini bütün okullara yaymak için çalışmalar başlıyor. Sonuç, beklendiği gibi olmuyor 1990'lara kadar bu çerçevede okullara yerleştirilmeye çalışılan moda beklenen etkiyi yaratmıyor. Aşağıdaki yazıda bu yöntemleri desteklemek için National Academy of Science (NAS) ve American Association for the Advancement of Science (AAAS) isimli kuruluşların birçok proje yaptığını ve destekleğini söylüyor. Nafile!

Şimdiler de ise tehlike başka yerden geldi, birçok alanda Çin, ABD'yi zorlamaya başlayınca gene daha önce denedikleri çözüm kümesini ısıtarak önümüze sürüyorlar STEM ve türevleri. Bu argümanı desteklemek için ise ABD'nin her yıl 3 milyar dolar civarında bir parayı bu işe ayırdıklarını söylüyorlar. 1960'lı yıllarda da aynı ülke "Öğrenme Robotu" için milyonlarca dolar para harcamıştı. Ben geriye doğru bakınca bu tür robotları henüz okul ortamlarımızda göremiyorum. Demek istediğim fikrin iyi olması kadar altyapısının da olması çok büyük bir önem taşıyor. 

Bu tür reformlar konusunda epeyce yazı yazdım ve paylaştım, Eğitim'de reformların kalıcı olması doğrudan insan öğesinin hazır olmasına bağlı (Law of the minimum in learning).


Öğrenme evreninde anlamlı öğrenme çıktısı doğrudan insan öğresinin hazır olmasına bağlıdır ve çıktı doğrudan en az hazır olanın seviyesi kadardır.





Çıktı üzerine 3M'nin (müfredat, metot ve materyal) etkisi sınırlıdır. Sadece bu 3M'yi birden ya da ayrı ayrı değiştirerek mucize beklemek mümkün değildir. Şimdi, gelelim insan ögesinden Öğretmenlerimize, STEM konusunda eğitim/öğretim hayatları boyunca herhangi bir uygulamayla,karşılaşmış, kendisi denemiş, deney yapmış, bu bilgileri kullanıp üretim yapmış bir öğretmen, öğretmen gurubumuz var mı? benim hatırladığımız kadarıyla yok. Bu durumda, öğretmenlerimizden beklentimiz, yemedikleri peynirin tarifi kadar olacaktır, yani kimisine göre tatlı kimisine göre tuzlu, afiyet olsun. 

Unutmayalım, Fen, Teknoloji, Mühendislik alanlarında üretim amaçlı eğitim/öğretim oldukça pahalı yatırımlardır, önce ortamları kuralım sonra istim gelir dersek önümüzde güzel bir örnek var FATIH projemiz. Başarılı olmasını hala çok isterim ama alanyazın ne yazık ki bunu desteklemiyor.
 
Moda olarak gelen her görüş demode olmaya mahkümdur. 

Umarım, hafızamızı yeniler gereğini yapmadan önce bu sefer düşünür öyle yola koyuluruz. Bu ülkede artık, nitelik büyük bir sorun, eğitimde niteliğin artması doğrudan NİTELİKLİ ÖĞRETMENLERE sahip olmamızla mümkün. Bu yönde bir çaba var mı? (girdi kalitesi ve çıktıyı testle ölçme dışında).

Bir toplumun gelişmişlik seviyesi sahip olduğu nitelikli öğretmen kadardır.

Saygılarımla,



Hiç yorum yok: